Amerikan Bağımsızlık Savaşı ya da Amerikan Devrimi, dünya tarihinde bir dönüm noktası niteliği taşımaktadır. 18. yüzyılda bağımsızlığını kazanarak yeni dünyada adından söz ettiren bu devlet, günümüzün süper güçlerinden biri olmuştur.

Hikayeye 15. yüzyıldan yani Amerika’nın keşfinden başlıyoruz. 1492’den itibaren Amerika kıtası Avrupalıların sömürgeciliğine uğramış; 1500’de Portekizler, 1534’te Fransızlar ve 1603’te İngilizler kıtaya gelmişlerdir. İspanyollar ise Amerika’ya ilk olarak Kolomb’un gelmesiyle diğer devletlere göre kazançlı çıkmıştır. Kıtaya ilk yerleşmeler ise 1607 yılında başlamış gelenlerin hepsi erkek olup, burada Jamestown kasabasını kurmuşlardır.

1607 yılında Jamestown'a ilk yerleşimi gösteren tablo.

İlk ayak basmalardan sonra Avrupa’daki birçok ülke bu yeni topraklara göç hareketi başlatmış, artan göçlerin sonunda Amerika’da koloni adı verilen yerleşim birimleri oluşmuştur. Bu koloniler için Avrupa ülkeleri "en güçlü devlet" olabilmek için kendi aralarında bir paylaşım savaşına girişmişler ve bunun sonucunda tüm rakiplerini alt eden İngiltere, en sonunda Fransa ile Yedi Yıl Savaşlarından da galip çıkarak Amerika’daki tüm kolonileri sömürgesi haline getirmiştir.

Fitili Yakan Savaş: Yedi Yıl Savaşları

Yedi Yıl Savaşları, dünyanın en önemli çatışmalarından biri olarak kabul edilir çünkü bu savaş Amerikan Devrimi’ne yol açmış, kolonilerin bağımsızlık ruhunu büyük ölçüde etkilemiştir. Durum şöyle ki Kuzey Amerika kıtasına göç eden insanlar, altın, elmas bularak zengin olup ülkelerine dönme düşüncesinde değil, dinsel baskıdan, işsizlikten ve yoksulluktan kurtulmak, yaşayacakları özgür yepyeni bir ortam yaratmak amacıyla göç etmişlerdi. Özgür ve bağımsız bir şekilde yaşamanın hayali ile bu topraklara gelmişler, başka bir ülke tarafından sömürülmeyi düşünmemişlerdir.

Yedi Yıl Savaşları’nı kazanıp buradan dünyanın en büyük sömürge ve deniz devleti olarak çıkan İngiltere, bu savaşlarda çok para harcamış mali olarak çok zor duruma düşmüştü. Bunun sonucu olarak da savaş giderlerini kolonileriyle paylaşmak düşüncesindeydi. Yeni vergiler şeklinde ortaya çıkan bu düşünce, 13 Koloni’yi huzursuzluk endişe ve direnişe itecekti…

“Devrim, savaş başlamadan önce gerçekleştirildi. Devrim, halkın yüreğinde ve aklındaydı.” John Adams, Eski Başkan

Bu yeni vergilerden ilki 1764 tarihli Şeker Yasası'ydı. Ancak vergilendirme sadece şeker ile kalmadı, 1765 yılında çıkarılan Pul Yasası ile kolonilerdeki neredeyse bütün belgelere; oyun kağıtlarına, gazete ve dergilere, broşürlere, ruhsatlara, kira sözleşmelerine ve diğer yasal belgelere damga pulu yapıştırılacaktı. Onaylanan bu yasalar koloniler üzerine ağır bir maddi yük olarak bindi ve karşılığında İmparatorluğa duyulan öfke çığ gibi büyüdü bu da örgütlü bir direnişin sonucu oldu.

Bostonlular Pul Yasası'nı okurken.

Pul Yasasına karşı olan vatandaşlar kendi aralarında gizli örgütler kurup, "Sons of Liberty" (Özgürlüğün Çocukları) adını aldılar. Özgürlüğün Çocukları koloniler arasında hızla büyüyen bir harekete dönüştü. Grup üyeleri, kendi seslerini duyurmak, parlamentoda temsil edilmek, kendi sorunlarının da görüşülmesini istiyorlardı. Bu yüzden "temsil edilmeden vergi vermek yok" sloganını benimsediler. Kendileri istemedikçe herhangi bir gücün onlara bir vergi yükleyemeyeceğini belirtiyorlardı. Özgürlüğün Çocukları'nın en önemli üyelerinden biri de Amerika Birleşik Devletleri'nin kurucularından olan Samuel Adams idi. Sonuç olarak İngiltere, artan gerginlik üzerine Pul Yasası'nı geri çekti.

Samuel Adams

Boston Katliamı

Ancak aradan daha iki yıl bile geçmeden İngiltere, 1767 yılında vergi yükünü azaltmayı hedefleyerek bu kez kolonilerin ithal ettiği çay, cam, kağıt, boya ve kumaş gibi bazı mallara "Townshend Yasası" adıyla yeni vergiler koydu. Amerikalılar çay yerine başka şeyler içti, evlerde kağıt yapmaya başladılar ve evlerini boyamaktan vazgeçtiler.

Yeni vergilerin uygulanması Boston'da şiddet olaylarına yol açtı. Vergi tahsili için gelen gümrük memurları halk tarafından saldırıya uğradılar. Yetkilileri korumak üzere İngiliz askerler bölgede görevlendirilmişti. Boston'da İngiliz askerlerinin varlığı, kargaşa için açık davet oluşturuyordu.

Ve beklenen yaşandı. 5 Mart 1770'te vatandaşlar ile İngiliz askerleri arasındaki düşmanlık yeniden şiddete dönüştü. İngiliz askerlerine kar topu atılmasıyla başlayan zararsız tepki, giderek kitlesel bir saldırıya dönüştü. Biri ateş emri verdi. Duman dağıldığında beş Bostonlu'nun karlar üzerinde ölü olarak yattığı görüldü. "Boston Katliamı" adı verilen bu olay, İngiliz kalpsizliğinin ve zulmünün bir örneği olarak nitelendirildi ve halk isyana teşvik edildi.

Koloniler tekrar tepki gösterince İngiltere çay hariç diğer vergileri (kağıt, boya, cam, kumaş) kaldırıldı. Böylece kolonilerde çayın fiyatı iki katına çıktı ve çaya olan talep azaldı. 16 Aralık 1773 gecesi tarihe Boston Çay Partisi olarak geçen olayda Amerikalılar, tepki olarak İngiliz çay sandıklarını denize döktüler. Bu olay halkta birlik beraberlik duygusu yaratmış ve bağımsızlık hareketinin önemli bir figürü haline gelmiştir...

Komutan General George Washington, 1777 Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında Princeton Savaşı'nda Kıta Ordusu'na liderlik ediyor.

1774 yılında resmen başlayan Amerikan bağımsızlık hareketi, Yedi Yıl Savaşlarından yenik çıkan Fransa'nın bu yeni bağımsızlık hareketini cömert tavırlarla desteklemesiyle 1776 yılında resmen bağımsızlık ilanına vardı. İngiltere, George Washington önderliğinde savaşan kolonilerle başa çıkamayacağını anlayınca 1782 yılında ABD'nin bağımsızlığını tanımıştır. Bağımsızlıktan sonra ABD sınırsız doğal kaynaklarıyla beraber hızla gelişmiştir.