Üç kıtanın birleştiği noktada, çok geniş topraklar üzerinde yaklaşık 600 yıl hüküm süren Osmanlı Devleti, birbirinden çok farklı dil, din, ırk ve kültürlere ev sahipliği yapmış bu sayede güçlü bir mali teşkilat yapısı geliştirmiştir. Osmanlı vergi sisteminin daha önceki Türk - İslam devletlerinden etkilenmiş olması söz konusudur. Ayrıca kısmen Roma - Bizans etkileri de görülmektedir.
Böyle bir sentez arasında önemli bir yapıyı da Osmanlı maliye ve vergi sistemi oluşturmuştur. Osmanlı, şer’i hükümlerle yönetilen bir İslam devletiydi bu yüzden vergi sisteminin oluşumunda şer’i hükümler çok etkili olmuş ve vergi sistemi, bu hükümler çerçevesinde şekillenmiştir.
Örfi vergiler de kuruluşun ilk döneminden beri uygulanmaktaydı. Osman Gazi döneminde yaşanan bir olay, halkın vergiler hakkındaki düşüncesi konusunda bize fikir verecektir. Rivayete göre:
Osman Gazi, devletinin merkezi yaptığı Yenişehir’de ikamet ediyordu. “Pazar bacı vergisi” alınması üzerine karşısındaki kişiye, “Tanrı mı buyurdu yoksa beylerin adeti miydi” diye sorar. Adam bunun ezelden gelen bir töre olduğunu söyleyince öfkelenen Osman Gazi “Bir kişinin kazandığı başkasının olur mu? Kendi malı olur ben onun malına ne koydum ki bana akçe versin.” demiş, bunun üzerine adam “Bu pazarı bekleyip, hizmetleriyle meşgul olanlara emeklerinin zayi olmaması için bac verilmesi ezelden beri adettir.” demiştir. Bunun üzerine Osman Gazi ilk kanunu koydu ve dedi ki: “Her kim bir yük satarsa, iki akçe versin eğer satmazsa hiçbir şey vermesin.” Böylelikle Osmanlı Devleti’nin ilk vergisi olan şehir, kasaba, panayır ve pazar yerlerine gelen malların satışından alınan Bac-ı Pazar vergisi yürürlüğe konmuş, imparatorluğun yıkılışına dek alınmaya devam etmiştir.
Osmanlı devleti fetihlerle devamlı genişlediği için devletin hukuki, askeri, mali ve sosyal yapısında da sürekli gelişmeler olmuştur. Bu yüzden imparatorluğun her tarafına hakim bir vergi düzeni konulamamış fethedilen her bölgenin coğrafi şartları, etnik ve kültürel özellikleri sosyal, ekonomik durumu göz önüne alınarak ayrı ayrı düzenlemeler yapma yoluna gidilmiştir.
Osmanlı’da Vergi Çeşitleri
Osmanlı birçok vergi almıştır ancak en bilinenleri ve önemlileri şunlardır; Osmanlı'nın vergi sisteminin oluşumunda şer’i hükümlerin çok etkili olduğunu söylemiştik. Şer’i vergilerin en önemlisi zekattır. Diğer şer’i vergiler ise öşür, haraç ve cizye’dir. Öşür, Müslüman halkın tasarrufu altında bulunan araziden elde edilen ürünün %5 veya %10 oranında alınan vergiydi ve Osmanlı Devleti gelirlerinin 1/3’ü bu vergi ile sağlanırdı.
Haraç da fethedilen ülkelerde Müslüman olmayan kişilere bırakılan topraklardan alınan vergiydi. Cizye ise Müslüman olmayanların askerlik hizmeti yapmamaları durumunda ödeme güçlerine göre verdikleri vergiydi. Savaş zamanlarında istenen vergi talebi daha yüksek oluyordu. Bu durum isyancı bölgelerden vergi toplamak çok zorlaştırıyor, isyanlara sebep oluyordu. Örneğin 1585'teki cizye vergisindeki artış, Debar yakınlarındaki 2000 köylünün isyan etmesiyle sonuçlanmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda şer’i vergilerin yanında gelenek, kültür, coğrafya ile ilgili olarak alınan vergiler ise örf’i vergilerdi. Bunlar, İslam hukuk kurallarına bağlı değildi ve oranı padişah tarafından belirleniyordu. Başlangıçta örf’i vergilerin büyük bölümü sadece olağanüstü dönemlerde ortaya çıkan ihtiyacı gidermek için konulmuş, ancak daha sonra sürekli bir vergi haline dönüşmüştür. Örf’i vergilerin başlıcası ağnam vergisidir. Osmanlı’da ağnam her eyalette ve sancakta bir koyun ve keçinin yılda bir yavrusu, sütü ve yünüyle getirebileceği hasılat tespit edilerek bunun %10’unun alındığı vergidir. Osmanlı’nın mali güçlük yaşadığı dönemlerde bu vergiler artmış, 1918-1919 yılları arasında oranı 4 kat arttırılmıştır. Ağnam vergisi Osmanlı’dan Cumhuriyet döneminin 1962 yılına kadar yürürlükte kalmıştır.
Osmanlı’da Müslüman olan ve olmayan halkın ödeyecekleri vergiler, miktarı ve ne şekilde ödeyecekleri önceden belirlenip halka bildirilirdi. Kişinin vergisini ödememesi durumunda devreye girecek olan bir kurum bile oluşturulmuştu.Osmanlı Devleti’nin vergi sistemi istikrarlı bir şekilde devam etmiş, olağanüstü vergiler alınmamış reayanın üzerindeki vergi yükü asgari düzeyde kalmıştır. Reayanın refah düzeyi özellikle Avrupa ülkelerindeki halklara göre yüksek olmuştur. Ancak tımar sisteminin bozulmaya başlamasıyla birlikte vergi sisteminde sorunlar başlamış bu da ekonomik ve toplumsal yapının bozulmasına sebep olmuştur. Rüşvet ve yolsuzluklar artmış haksız zenginleşmeler gerçekleşmiştir.
Osmanlı Devleti’nde alınan ilginç vergilere bakacak olursak:
- Resm-i Kovan (Bal Vergisi): Bu vergi reayanın elindeki arı kovanlarının mahsülünden yani baldan alınmıştır.
- Mücerred Resmi (Bekar Erkek Vergisi): Gelir elde eden, hastalığı, sakatlığı olmayan babasının yanında yaşayıp evlenmeyen bekar yetişkin Müslüman erkeklerden alınmıştır.
- Resm-i Cürüm ve Cinayet: Osmanlı ceza hukukuna göre suçlulardan işledikleri suçun cezasına ve zenginlik derecelerine göre para cezası ödemeye mahkum edilirlerdi. Fatih Kanunnamesine göre, adam öldürenlerden, zengin ise 400 akçe, orta halli ise 200 akçe ve fakir ise 50 ile 100 akçe arasında ceza alınırdı. Zina halinde yakalanan evli erkeklerden alınacak para cezası 40 ile 400 akçe arasında değişmekteydi. At hırsızından, 200 akçe, sığır hırsızlarından 100 akçe alınmaktaydı.
- Resm-i Arus (Gerdek Vergisi): Bu vergiyi devlet değil tımarlı sipahiler almıştır. Tımarlı sipahi, "bu topraklar benim, benimle evlenecek, gerdeğe girecek kişi bana gerdek hakkı vermelidir" düşüncesiyle nikahlanacağı kişiden vergi almıştır. Bu verginin miktarı gelinin durumuna yani bakire, dul ve gayrimüslim olmasına göre değişmekteydi. Müslüman bakire için 60 akçe, dul için 40 akçe, fakir olanlardan ise bu rakamların yarısı alınıyordu.