Tarihin karanlık sayfalarından biri olan Zong Katliamı, 1781 yılında yaşanan ve köle ticaretinin acımasızlığını gözler önüne seren korkunç bir olaydır. Bu trajedi, köleleştirilmiş insanların sadece birer ticari mal olarak görüldüğü, insan hayatının parayla ölçüldüğü bir dönemde gerçekleşti. Zong gemisinde yaşanan katliam, köle ticaretine karşı duyarlılığı artıran en çarpıcı olaylardan biri olarak tarihe geçti.

Zong, 6 Eylül 1781'de Batı Afrika kıyılarındaki São Tomé'den Jamaika'ya doğru yola çıkan bir İngiliz köle gemisiydi. Gemide yaklaşık 470 köleleştirilmiş Afrikalı, zincirlere vurulmuş halde taşınıyordu. Ancak geminin kaptanı Luke Collingwood, denizcilik deneyimi yetersiz olan ve seyahat boyunca ciddi hatalar yapan biriydi.

Gemi, normal şartlarda Jamaika'ya varması gereken zamanda varamadı çünkü kaptan Collingwood, Jamaika kıyılarına ulaştığında adayı yanlışlıkla Hispaniola (bugünkü Haiti ve Dominik Cumhuriyeti) olarak zannetti. Bu büyük hata, geminin rotasından sapmasına ve yolculuğun uzamasına neden oldu. Kaptanın rotayı yanlış belirlemesi sonucu su ve gıda kaynakları hızla tükendi. Bu durum, gemideki köleleştirilmiş insanlar için yaklaşan bir felaketin habercisiydi.

Yolculuğun uzamasıyla birlikte su kaynakları kritik bir seviyeye ulaştı. Mürettebat, suyun gemideki herkese yetmeyeceğini düşündü ve korkunç bir karara imza attı: Köleleştirilmiş insanların bir kısmını denize atarak öldürmek.

Kaptan Collingwood, bu insanların ölümünü bir “kargo kaybı” olarak sigorta kapsamında değerlendirebileceğini düşündü. 29 Kasım 1781 tarihinde başlayan katliamda, köleleştirilmiş 132 Afrikalı 3 gün boyunca gruplar halinde okyanusa atıldı. Bu insanlar, su ve yiyecek yetersizliği bahane edilerek bilinçli bir şekilde denizde ölüme terk edildi.

Bu korkunç kararın arkasında yatan ekonomik mantık ise daha da acı vericiydi. Köleler hastalıktan ölseydi, sigorta şirketi tazminat ödemeyi reddedecekti. Ancak suya atılarak “kayıp kargo” olarak değerlendirilen köleleştirilmiş insanlar için sigorta tazminatı talep edilebilirdi. Bu nedenle, insanlık dışı bir karar verildi ve 132 insanın hayatı, mali çıkarlar uğruna feda edildi.

Sigorta Davası

Zong katliamı sonrasında gemi sahipleri, sigorta şirketinden tazminat talep ettiler. Olay İngiltere'ye ulaştığında, 1783 yılında mahkemeye taşındı. Ancak dava, trajedinin insani boyutundan ziyade, ekonomik bir mesele olarak ele alındı. Mahkeme, köleleştirilmiş insanların kaybını bir "kargo" kaybı olarak değerlendirdi ve davanın odak noktası bu insanların değerinden çok, gemi sahiplerinin uğradığı maddi kayıp oldu.

Kölelik karşıtı aktivist Granville Sharp gibi isimler, bu davayı katliam olarak tanıtarak suçluların adalet önüne çıkmasını sağlamak için yoğun bir mücadele verdiler. Ancak mahkeme, olayın sigorta kapsamında bir mal kaybı olduğu sonucuna vardı ve insan hayatının parayla ölçüldüğü bu dönemde, köleleştirilmiş insanların hakları göz ardı edildi.

Zong Katliamı'nın Kölelik Karşıtı Hareket Üzerindeki Etkisi

Zong katliamı, köle ticaretine karşı duyarlılığı artıran önemli bir olay haline geldi. Köleleştirilmiş insanların, birer mal olarak görülmesi, Britanya'da ve dünya genelinde köleliğe karşı daha güçlü bir tepki doğmasına yol açtı. Bu olay, köleliğin insanlık dışı yönünü en acı şekilde gözler önüne serdi ve kölelik karşıtı hareketlerin hız kazanmasına vesile oldu.

1787 yılında, Britanya’da Köle Ticareti Karşıtı Dernek kuruldu ve Zong katliamı, köle ticaretinin sona erdirilmesine yönelik çabaları daha da güçlendirdi. Bu trajedi, köle ticaretine karşı daha geniş çaplı bir bilinç oluşturdu ve insanların bu acımasız sistemin farkına varmalarını sağladı.

Zong Katliamının Edebiyat ve Sanattaki Yansımaları

Zong katliamı, zaman içinde edebiyat ve sanat dünyasında da önemli bir yer buldu. Bu trajedi, kölelik karşıtı eserlerin odak noktası haline geldi. Özellikle David Dabydeen ve Marlene NourbeSe Philip gibi yazarlar, bu olayı unutulmaz kılmak adına önemli eserler ürettiler. Philip’in Zong! adlı eseri, hukuki belgeleri kullanarak deneysel bir şiir formunda bu trajediyi anlatır. Philip, bu eserinde Zong katliamının duygusal ve insani boyutunu, hukukun soğuk dilini şiirsel bir yaklaşımla birleştirerek yansıtmıştır.

Edebi eserler, Zong olayının sadece tarih kitaplarında kalmasını engellemiş, bu trajedinin unutulmaz bir anı olarak hafızalarda yer etmesine yardımcı olmuştur.