Bir lale soğanına 1 milyon dolar ödemek aptalca görünebilir ancak onu başka bir alıcıya 2 milyon dolara satmayı umuyorsanız bu çok kârlı bir yatırım olabilir...
Selçuklular ile birlikte Asya'dan Anadolu'ya gelen lale, Türklerle tanışmış, Osmanlı Devleti'nde de son derece sembolik bir hale gelmiştir. Halk ve saray bu çiçeğe ayrı bir sevgi beslemiş hatta Osmanlı'nın refah içinde geçen dönemine "Lale Devri" ismi verilmiştir.
Lalenin Hollanda'ya ilk yolculuğu ise 1593 yılında Carolus Clusius adlı botanikçiye, o dönemde Kanuni Sultan Süleyman'ın büyükelçisi olan, de Busbecq tarafından lale soğanları hediye edilmesiyle başlıyor... Lale soğanları, Avrupalılara sebzelerle karıştıralacak derecede yabancıydı. Hatta Avrupalıların lale soğanlarını, Türkler'e özgü bir sebze olduğunu düşünerek zeytinyağı ve sirke ile kızartıp yedikleri de kayıtlar arasındadır.
Bu arada Lale çiçeği, Avrupalıların sahip olmayı seveceği nadir bir çiçek türüydü çünkü lale, aynı sosyal seviyedeki insanların sahip olamayacağı, ulaşılması güç bir şeydi. Dönemin ressamları, 17. yüzyılın başlarında egzotik çiçeklere dayalı pek çok resim yapıyorlardı. Bu, bazı insanların botanikçi olma ilgisini uyandırdı. Laleler, 17. yüzyılın trendi oldu. Hatta öyle bir noktaya geldi ki, lüks malları paraları yetmediği için satın alamayan orta sınıf vatandaşlar, ihtiyaç duymadıkları lalelere para ayırmaya başladılar. Lale, pahalı bir araba, saat, telefon vb. gibi bir kişinin sosyal statüsünü temsil edecek bir ürün haline geldi.
O zamanlar Hollandalılar, dünyadaki en düşük yoksulluk oranına sahip, en zengin, bilgili ve gelişmiş ulustu. Bu da insanların yeni ilgi alanlarına odaklanmak veya daha fazla kâr etmek için dünya çapında yeni işler kurmak için zamana ve paraya sahip olduğu anlamına geliyordu. Durum böyle olunca 17. yüzyılın ilk çeyreğinde Hollanda'yı lale çılgınlığı sardı. Lüks bir eşya ve statü göstergesi haline gelen lale, birçok farklı renk ve çeşitte dikilmeye başlandı. Renk ve desenlerine göre çeşitli isimler verildi. Lalenin ne kadar harika bir bitki olduğunu gören tüccarlar ise bu lale soğanlarını satmaya başladı. Bu çılgınlık Fransa, Almanya, Belçika gibi ülkelere sıçradı ve lalenin önlenemez yükselişi başlıyordu.
1623'te biri, o zamanlar en güzel lale türü olarak kabul edilen Semper Augustus lalesi için botanikçilere, 10 lale için 12.000 gulden, yaklaşık 720.000 dolar, bir ev fiyatına ve ortalama bir insanın kazanacağından çok daha fazla fiyat teklif etti. Fiyatlar bu derece hızla artınca Hollanda'da neredeyse ekilebilir her boş araziye lale ekilmeye başlandı. Fiyatların bu kadar hızlı artmasının sebebi, lale soğanına bir virüsün dadanması ve lale soğanının mutasyona uğrayarak farklı varyetelerinin oluşmasıyla meydana geliyordu.
Fiyatlar arttıkça, sadece lale satarak son derece zengin olan birçok tüccar hikayesi vardı ve bu bu hikayeler dilden dile dolaşmaya başladı. İnsanlar büyük bir hırs, açgözlülükle bu işe girmek istiyorlardı. Bir gecede zengin olmanın hayalini kuran insanlar topraklarını, evlerini ipotek ettirip tek bir lale soğanına yatırıyordu. Evlerini, arazilerini lale soğanı almak için elden çıkartanların bulunduğu bu dönemde; lale soğanının değerinin açık artırmada belirlenmesi adeti yerleşti.
Bu takas dünyanın aynı zamanda ilk borsası olma özelliği taşıdı. 1633'te, nadir bulunan Semper Augustus lalesinin tek bir soğanı yaklaşık 5.500 gulden (330.000 dolar) civarındaydı ve 4 yıl sonra, 1637'de, bir çiçek için yarım milyon doların üzerinde bir fiyatla soğan başına 10.000 gulden (600.000 dolar) olarak satılmaya başlandı. Yalnızca dört yıl içinde bir lale türünün fiyatı neredeyse iki katına çıktı.
En yüksek zirveye ise 1636-1637 yılının kışında, 20.000 gulden (yaklaşık 1,2 milyon ABD doları) gibi inanılmaz, nadir ve eşsiz bir lale fiyatlarıyla ulaşıldı. Arzın, başlangıçta trendin yarattığı talebi aşmaya başladığı yer tam da burası oldu. Krizin ortaya çıkması lale fiyatlarında aşırı spekülatif hareketliliğe neden olmuş ve devlet tarafından lale satışlarına ilişkin sözleşmeler üzerine çıkması yapılan düzenlemeler ile talepte ani düşüşler meydana getirdi.
Bununla birlikte 1637 yılının Şubat ayında lale pazarı aniden çöktü, fiyatlar bir haftada yüzde 95'den fazla düştü. Herkes muhtemelen akıl almaz para vererek aldıkları şeylerin sıradan bir çiçek olduğunu anlayınca (biraz geç oldu sanki) laleye olan ilgilerini yitirdiler.
Lale tüccarları, nadide lalelere yaptıkları yüksek yatırımlardan kurtulmak için bir şeyler satmak için ayrılıklarında saat başı fiyatlarını düşürüyorlardı. Büyük paralar kazananların yanı sıra battıkları için Amsterdam kanallarına atlayarak intihar edenler bile oldu. 1637'de devlet bu duruma el koyarak yeni bir düzenleme yapıp, lale ticaretini daha küçük ölçekli ve kontrol edilebilir bir duruma getirdi.
Hollanda Cumhuriyeti artık dünyanın en zengin ülkesi olma ünvanını kaybetmiş, lalelerin değeri bir guldenin de altına düşmüş ve çoğu insan ilerleyen yıllarda muazzam bir borca batmıştır. Halkın herhangi bir şey alacak parası olmadığı için nakit akışı neredeyse olmadığı için hükümetin elinde büyük bir sorun vardı, bu da balonun patlamasının ülkenin genel ekonomisini de etkilediği anlamına geliyordu.
1637 yılında büyük stoklarla yüksek fiyatlardan mal ederek elinde tutan satıcıların tamamı çok büyük zarara uğramıştır. Artık lale çılgınlığı bitmiştir bu çöküş, fakirleşme ve intiharları beraberinde getirmiştir.Tabii ki hala Hollanda'nın lale üretimi ve ticareti konusunda tekel halinde olduğunu belirtmemiz gerekir.
Bir adet Viceroy cinsi lale soğanı fiyatı ile (2500 florin) neler alınabileceğinin listesi ise şöyledir;
- 4 ton buğday 448 florin
- 8 ton çavdar 558 florin
- 4 besili öküz 480 florin
- 8 besili domuz 240 florin
- 12 besili koyun 120 florin
- 2 büyük fıçı şarap 70 florin
- 4 fıçı bira 32 florin
- 2 fıçı tereyağı 192 florin
- Yarım ton peynir 120 florin
- Bir yatak 100 florin
- Bir takım elbise 80 florin
- Gümüş bir fincan 60 florin
- Toplam : 2500 florin