Vergi, toplu halde yaşamanın sonucu olarak artan finansal ihtiyaçları karşılamak için ortaya çıkmıştır. Vergilerin son zamanlarda ortaya çıktığı bilinse de gelir üzerinden alınan vergilerin ilkel ve eski topluluklarda bile alındığını gösteren kanıtlar mevcuttur. Vergi, devlet kavramı ortaya çıkmadan önce kabile başkanı, derebeylerine ahlaki ve dini nedenlerle gönüllü olarak sunulan bir hediyeydi. Kamu hizmetlerinin artması sonucu derebeyi ve kabile başkanının yerine devletler geçti ve bu gönüllü bağışlar zorunlu hale getirildi.
Paranın daha keşfedilmediği bu dönemde halk, hükümdara karşı vergi yükümlülüğünü beden gücüyle ödemiştir. Kral adına yaptırılan saray, tapınak, su kanalı gibi işlerde gösterilen beden gücü emek vergisi niteliğindeydi. Bu emek vergisi, ilk vergilendirme sistemi olarak değerlendirilmektedir. Emek vergisinin yanı sıra mal ve ürün olarak da ödenen ayni vergiler de bulunuyordu. Paranın keşfi sonucu nakdi vergiler ödenmeye başlanmıştır. Devlet kavramının gelişmesi sonucu halktan toplanan vergiler savaş durumlarında kullanılıyor ve bu vergiler halkta bir ayaklanma çıkmaması için dini bir görev olarak kabul ediliyordu.
Sümerler Döneminde Vergi
Vergiye dair en eski işaretler Fırat ve Dicle nehirlerinin arasında bulunan dünyanın en eski uygarlığı olan Sümerlerde, M.Ö 3300 yılı civarındaki kil tabletlerde kaydedilmiştir. Burada vergi, mal veya hizmet üzerinden ödenmekteydi.
M.Ö 2500 yılı civarında "yük" olarak adlandırılan verginin ödenmesini kaydeden Sümer tableti.
Asker olarak hizmet sunma, kralın madenlerinde ve arazilerinde çalışma, sulama kanalları ve bentler oluşturma ve bunları koruma hizmetlerinde görev almaktaydılar. “Angarya” olarak nitelendirilmiş bu emek vergisi, vergilemenin ilk çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır. Sümerlerde uygulanan vergiler dinsel bir özellik taşıyordu tabletlerden edinilen bilgiye göre çiftçiler en ağır payı ödeyen topluluktu.
Eski Mısır Döneminde Vergi
Arkeoloji, Mısır’ın organize bir şekilde ilk vergi sistemlerinden birini kullandığını ortaya çıkarmıştır. Şöyle ki M.Ö 3000 ile 2800 yılları arasında Mısır firavunları, yemekte kullanılan yağ gibi çeşitli mal ve ürünlere vergi koymak için tahsildarcıları kullanmıştır.
Mısır'da özellikle yemeklik yağ ağır bir şekilde vergilendirilmekteydi. Ayrıca insanlar vergilendirilmiş yemeklik yağlarını Firavun'un tekelinden satın almak zorunda kalıyorlardı. Av, gökyüzü ve savaş tanrısı olan Horus’un gökyüzünden onları izlemesiyle Firavun’un, halkının önüne çıktığı ve vergileri topladığı bir kraliyet turunun belgelenmiş kayıtları bulunmaktadır.
Kendisini Tanrı ve mutlak güç sahibi olarak kabul eden Firavunlar, uygun gördükleri şekilde vergi toplayan yöneticilerdi.
Firavun başlangıçta vergiyi halktan rica, vazife fedakarlık şeklinde gönüllülük esasına dayanarak istese de daha sonra emir ile zorunlu bir hale getirmiştir. Yılda iki kez alınan vergiler öncelikle hükümet faaliyetlerini yürütmek, devlet başkanını desteklemek ve savaşların yürütülmesini finanse etmek için toplanırdı.
Mısır Dönemi ile ilgili bir diğer önemli bulgu ise vergi dairesinin kurulmasıydı. Piramitlerin inşasından dolayı devlet giderlerinin artmasının sonucu halkın vergi vermekten kaçmasını engellemek için sıkı vergi denetimleri yapılıyordu. Bu yüzden vergi daireleri kurulmuş ve bunlar devletin en önemli devlet idaresi durumuna gelmişti.
Antik Yunan Döneminde Vergi
Antik Yunanistan, çok sayıda bağımsız şehir devletinden oluşuyordu. Bu devletlerin her birinin akrabalık grupları olarak adlandırılan kendi kabileleri, klanları vardı. Yunanistan’daki ilk vergilendirme biçimi bu akrabalık grupları arasında savaşları yürütmek için toplanmıştı.
Savaş zamanlarında Yunan ordusunun özel savaş harcamalarını ödemek için “eisphora” isimli bir vergi konulmuştu ve bunu bütün halkın ödemesi zorunluydu. Ayrıca Atinalı Yunanlar, yabancılara aylık “baş vergisi” koymuşlardır. Annesi ve babası Atinalı olmayan erkekler için 1 drahma, kadınlar için de yarım drahma baş vergisi alınırdı.
Bununla beraber Yunanların bina vergisi, gümrük vergisi ve lüks vergileri bulunuyordu. Vergi oranları düşük olduğundan halkın tepkisine yol açmıyordu.Yunan vergi sisteminin en önemli özelliği vergilerin zorunlu değil isteğe bağlı olmasıydı. Zenginler devlet dairelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için servetlerinden fedakarlıkta bulunuyorlardı.
Vergiden kaçma planları bulmak yerine, toplumun en zengin üyelerinin gönüllü olarak büyük miktarlarda vergi ödediği bir dünya hayal edebiliyor musunuz? Antik Yunanistan'da yaşanan tam olarak buydu...
Yunanlar, zengin vatandaşların yaşadıkları şehre katkıda bulunmak zorunda olduğuna inanıyorlardı. Çünkü şehir ve şehrin işçileri o insanların bu zenginlikleri elde etmesinde büyük bir etkendi. Zenginlerin şehirlerine verdikleri vergi öyle onurlu bir davranış olarak görülüyordu ki Atina’nın en zengin vatandaşları arasında, en fazla vergiyi ödemek için devamlı bir rekabet vardı...
Yunan vergi sisteminde her bir vergi amacına uygun kullanılıyor ve bunun dışında kullanımı yasaklanıyordu. Yöneticilerin halktan vergiyi her zaman değil de gerekli durumlarda ve cüzi miktarda alması, vatandaşlarda vergiye karşı bir uyum ve bilinç geliştirmiştir. Bu da şüphesiz ülkenin genişleyip dünya çapında büyük bir medeniyet olmasında çok büyük bir etken olmuştur.