Tarih boyunca, insanlığı tehdit eden birçok salgın hastalık yaşandı, ancak Terleme Hastalığı (Sweating Sickness) kadar ani ve ölümcül olanı muhtemelen azdır. 1485 ile 1551 yılları arasında özellikle İngiltere’de ortaya çıkan bu gizemli hastalık, dönemin en büyük korkularından biriydi. İlk kez, Henry Tudor’un Bosworth Savaşı’ndaki zaferiyle aynı dönemde baş gösteren bu büyük salgın, İngiltere’yi kasıp kavurdu. Genç ve varlıklı kesimi hedef almasıyla diğer salgınlardan ayrılan bu hastalık, hâlâ modern tıp için çözülememiş bir bilmece.
Hastalığın Yayılması ve Salgınlar
Terleme Hastalığı’nın ilk büyük salgını, 1485 yılında Bosworth Savaşı sonrasında patlak verdi ve hızla tüm İngiltere’ye yayıldı. Sonraki yıllarda, 1508, 1517, 1528 ve 1551’de tekrar eden salgınlar binlerce insanın hayatına mal oldu. İlginç bir şekilde, hastalık genellikle İngiltere ile sınırlı kaldı ve sadece 1528’de Avrupa’nın bazı bölgelerine, özellikle Almanya ve İskandinavya’ya kadar ulaştı. Bu salgınların ölümcüllüğü, kısa sürede İngiliz nüfusunu ciddi biçimde tehdit eder hale geldi.
Terleme Hastalığının Seyri
Hastalık aniden başlıyor, titreme, yüksek ateş, baş ve karın ağrısı, şiddetli susuzluk ve yoğun terleme gibi belirtiler gösteriyordu. En korkutucu yanı ise, hastalığın ilk belirtilerinin başlamasından sadece birkaç saat sonra ölümlerin gerçekleşmesiydi. Eğer kişi 24 saat içerisinde hayatta kalmayı başarırsa, iyileşme şansı vardı. Ancak birçok kişi için, hastalık belirtileri başlar başlamaz ölüm kaçınılmaz hale geliyordu.
Soyluların Kâbusu
Terleme Hastalığı’nın özellikle genç ve varlıklı insanları hedef alması, halk arasında büyük korku ve panik yarattı. 1517’deki salgın, saray mensuplarını da vurmuş, ölüm oranı soylular arasında hızla artmıştı. 1528’de Kraliçe Anne Boleyn bile bu hastalığa yakalanmış, ancak iyileşmeyi başarmıştı. Bu durum, hastalığın sadece yoksulları değil, kraliyet ailesi ve üst tabakadakileri de tehdit ettiğini gösteriyordu. O dönemin alışılmış salgınlarında, genellikle çocuklar, yaşlılar ve fakirler daha büyük risk altındayken, Terleme Hastalığı’nda durum tam tersiydi.
Salgını Doktorlar Çözemedi
O dönemin doktorları hastalığı anlamaktan çok uzaktı. Hastalığın tedavisi için, hastaların terlemeye devam etmeleri gerektiğini düşünüyorlardı. Bu yüzden hastalar kalın giysilerle sarılıyor, sıcak tutuluyor ve terlemeleri teşvik ediliyordu. Ancak bu uygulamalar çoğu zaman ölümle sonuçlanıyordu. 16. yüzyılda hastalıkların yayılma nedeni olarak miasma, yani "kötü hava" teorisi kabul gördüğü için, insanlar kötü havadan kaçınmaya çalışıyor, hastaları izole ediyor ve bolca havalandırılmış yerlerde kalmaya özen gösteriyorlardı.
Terleme Hastalığının Gizemi
Terleme Hastalığı’nın nedeni, modern tıp tarafından bile kesin olarak saptanamamış bir gizemdir. Araştırmacılar, hastalığın viral bir enfeksiyon, hantavirüs veya antraks gibi bakteriyel bir enfeksiyon olabileceğini düşünüyorlar. Özellikle hantavirüs teorisi, belirtilerle olan benzerlikler nedeniyle güçlü bir aday olarak kabul ediliyor. Ancak bu teoriyi kesin olarak kanıtlayacak somut bir delil henüz bulunmuş değil. Geçmişte ölen insanların mezarlarının açılarak DNA ve patojen analizlerinin yapılması önerildi, ancak bu konuda elde edilen sonuçlar hâlâ yetersiz.
Hastalığın ani başlangıcı ve kısa sürede tamamen kaybolması, bilim insanlarını hastalığın doğada bulunan bir patojenle ilişkili olabileceği düşüncesine yöneltti. Hastalığın, belirli bir çevresel faktörün tetiklediği bir virüs ya da bakteriden kaynaklanabileceği teorisi, hâlâ araştırılmaya devam eden bir konu.