“Çevresinde kıtalar uçsuz bucaksız bir şekilde uzanmakta ve Roma sonsuz bir mal akışı sunmakta. Burada her ülke ve denizden getirilmiş, yabancıların maharetleriyle üretilmiş mallar bulunur. Dünyanın dört bir yanından yükleriyle her mevsimde ve her hasat zamanında birçok tüccar Roma’ya gelir ve bu kent dünyanın ortak ambarı gibi görünür.”

 Demiştir M.S. 2.yüzyılda yaşamış retorikçi Aristeides. Roma kentinin büyüklüğünü, sınırlarının genişliğini bu sözlerle anlatır. Roma’nın geçmişi esasında çok eskiye dayanır. Çok kısa bilgi vermek gerekirse Roma, M.Ö. 753 yılında küçük bir şehir devleti krallığı olarak kuruldu. Daha sonra herkesin bildiği gibi devasa bir imparatorluk haline dönüştü ve 2000 yıldan fazla hüküm sürdü.

Roma, M.Ö. 300 yılı civarına dek yani kurulduktan 400 yıl boyunca sikkelerden yoksun kaldı. Romalılar erken dönemlerinde ağırlığa göre ölçeklendirilen bronz külçeleri para olarak kullanmışlardır.

M.Ö. 4. yüzyıldan 3. yüzyıla kadar Güney İtalya'da para yerine kullanılan kırık bronz parçaları. Günümüzde işlenmemiş bronz anlamına gelen "aes rude" olarak bilinir.

M.Ö. 300 yılında ise Roma'da ilk sikkeler piyasaya çıktı. Darbedilen sikkeler için; tasarımından tutun ağırlık ölçüsüne, gümüşün saflık düzeyine kadar Yunan sikkeleri model alınmıştı. Gümüş ve bronz sikkeler üretilirken altın sikkeler pek fazla darbedilmiyordu.

M.Ö.300 yılı Bronz sikke. Bir boğanın ön kısmında Yunan yazısıyla Romalıların anlamına gelen "Romaion" yazmaktadır.

Romalılar, 3. yüzyıla, diğer devletlere kıyasla gelişmemiş bir sikke ve paranın çok da değerli olmadığı bir devlet finansman sistemiyle başladı. Ancak bir imparatorluk kurmak istikrarlı para sisteminin olduğu bir yapı istiyordu. Sikkeler, artık Roma’nın etkili bir devlete dönüşmesi için zaruriydi. Bu noktadan sonra Romalılar, Akdeniz dünyasının diğer büyük kentleri gibi para basmaya başladı. Düzenli para basma işlemi, Kartacalılara karşı yapılan İkinci Kartaca Savaşı’nın ilk yıllarında başladı. Romalılar M.Ö. 210 yıllarında, “as” olarak adlandırılan bronz birim cinsiyle değer biçilen bir gümüş sikke olan “denarius”a dayalı yeni bir parasal sistem kurdular. Denarius, Roma’nın en uzun süre kullanılan para birimi olmuştu.

M.Ö. 280-276 yılları gümüş sikke. Ön yüzünde Roma savaş tanrısı Mars, arka yüzünde bir atın başı görülmektedir.

Bu yıldan sonra sikke kullanmak Roma’da geleneksel hale gelmişti. Romalılar tek bir sikke türü kullanmıyordu. İmparatorluk sikkelerinin yanı sıra eyaletler tarafından da sikke darbediliyordu. Çok fazla sikke türü dolaşımdaydı ve Romalılar bu duruma izin vermişti. Ancak bu durum imparatorlukta yolsuzluklara sebep oluyordu.

Roma lejyonlarının üstün başarıları sonucu elde edilen galibiyetlerle fethedilen bölgelerden Roma’ya yoğun miktarda değerli metal girdi. Makedonya, Romalıların o zamana kadar fethettiği Hellenistik kralların en zenginiydi. Savaş ganimetleri sonucu Roma’nın serveti hızla artmış, servetin Roma’ya akması şehirlerin değerli metal bakımından yoksullaşmasına ve sikke yapacak yeterli gümüşün kalmamasına neden olmuştu. Roma İmparatorluğunda gümüş sikkeler, Roma’da yapılanlar dışındaki gümüş sikkelerin ortadan kalkmasıyla sonuçlandı.

Para Romalılara Yaramadı

Tarihçiler, Romaya akan bu servetin, devlet düzeninde bozulmalara sebep olduğuna işaret etmiştir. Para Romalılara yaramadı, servetin getirdiği refahlık onların ahlakını bozdu. Savaş ganimetleri savurganlığı da beraberinde getirdi rüşvet devletin her kurumunda yaygınlaşmıştı.

Romalılar lüks yaşam için harcanabilecek para miktarını sınırlayan yasalar çıkartmak için uğraştı ancak bu yasalar denetlemedi. Cumhuriyet döneminde politikacılar, kamu görevlerine seçilmek için yüksek tutarlarda borç alıyorlardı. M.Ö.61 yılında Caesar’ın tek başına 25 milyon denarii borcu bulunduğu iddia edilir. Bu sebeple Roma’da bankacılığın önemli bir yer tuttuğu varsayılmaktadır. Para, siyasi bir nüfuz elde etmekte en kolay yol ve iktidarı ele geçirmek için gerekli olan bir orduyu beslemek için çok önemliydi.

Roma İmparatorluğunda sikkelerin ön yüzünde imparatorun ya da ailesinden birinin portresi, isim ve unvanları arka yüzlerinde ise basıldığı kent ile ilişkilendirilebilecek çeşitli tipler bulunuyordu.

Parasal sistem Roma Cumhuriyet döneminden itibaren hiç değişmedi temel para birimi olan gümüş denarius’un basımı devam etti. M.Ö.1. yüzyılda üretimi terk edilmiş bronz sikkeler tekrar ortaya çıktılar. Önceden pek fazla darbedilmeyen altın sikkeler artık Roma parasal sisteminin düzenli parçasını oluşturuyordu. Augustus’un barış, adalet ve refahın egemen olduğu yeni altın çağa imparatorluk etmesiyle yüksek değerli sikkeler de düzenli bir şekilde üretilmeye başlandı.

Roma altın sikke. İmparatorluk öncesi altın sikkeler yalnızca savaş masraflarının ödenmesi için basılırken imparatorluk döneminde farklı nedenlerden dolayı basılmıştır. Ön yüzünde Roma savaş tanrısı Mars arka yüzünde ise yıldırım demeti tutan kartal bulunur.

Roma’nın ekonomisinden bahsetmek gerekirse, M.S. 2.yüzyılda imparatorluk bütçesinin yılda 225 milyon denarii (9 milyon aurei) olduğu tahmin edilmektedir. Bu paranın üçte biri 400 bini aşmış ordunun beslenmesine gidiyordu kalanı sivil hizmetlerde bulunanlara ve sınırdaki düşmanlara verilen ödemeler için harcanıyordu. Alınan vergiler, yapılan savaşlar harcamalara karşı bu kazançlarla destekleniyordu.

Sikkeler, imparatorlukta öyle gerekli hale gelmişti ki sikkenin az olduğu dönemlerde sahte para basımı baş göstermişti. Bu sahte metaller düşük değerli sikkelerden oluşuyor ve çoğu insanı kandıramıyordu.

Batı Roma'da İşler Kötüye Gidiyor…

M.S. 3. yüzyıl Roma İmparatorluğu için çok zor geçiyordu. Bu dönem veba salgınlarının yaşandığı, barbar halkların imparatorluğun zengin topraklarına saldırılar düzenlediği ve sınır savaşlarıyla geçen bir dönemdi. İmparatorlar bu sorunu daha fazla asker ile çözmeye çalıştılar orduya yapılan ödemeler gün geçtikçe artıyordu. Böylece güçlü bir askeri sınıf ortaya çıktı askerlerin masraflarını karşılamak için devamlı para basıldı ve sonuç olarak paranın içindeki altın ve gümüş oranı devamlı düşürüldü. fiyatlarda yaşanan artışla beraber enflasyon ortaya çıktı. Enflasyon, Roma’da düşük değerli bronz sikkelerin üretiminin giderek artmasına sebep oldu.

İmparator Caracalla'nın (212-217) düşük ayarlı gümüş antoninianus'u. İmparator, güneş tanrısı Apollon biçiminde tasvir edilerek ışınlı bir taç giydirilmiştir.

Yetersiz kaynaklar, parasal sistemdeki kötü gidiş Roma İmparatorluğunu fazlasıyla etkilemişti. Yaşanan bu kriz ortamı Batı Roma İmparatorluğu’nun sonunu getirmiştir. Bu kaos dönemine İmparator Diocletianus son vermiştir. Tükenmiş bir devleti bir süre ayakta tutmuştur bu bakımdan Diocletianus için II. Abdülhamid benzetmesi yapılabilir. Yaşanan enflasyon 3. yüzyılın sonu ve 4. yüzyılın başlangıcında sikke reformları yapılmasına sebep oldu.

3. Yüzyıl  Sonu ve 4. Yüzyıl Başlarındaki Sikke Reformları

Roma, yaşanan sorunların çözümüne Diocletianus (284-305) ile çözüm bulmaya çalıştı. Diocletianus yeni bir gümüş sikkeyi, yeni bronz birimleri piyasaya sürdü. Ayrıca sikkelerin basımları için yeni, on beş darphaneden oluşan bir şebeke kurdu. Diocletianus’un ekonomik, askeri ve yönetimsel reformları uzun soluklu oldu. Ancak parasal konuda bir değişiklik elde edilemedi. 4. yüzyılda yeni reformlar yapılmaya devam etti. 309 yılında Büyük Constantinus (307-337) tarafından hafif bir altın sikke olan solidus piyasaya sürüldü. Daha önce darbedilen altın sikkelerin tersine solidus, kısa sürede değerli metalden yapılma sikkelerin temel unsuru haline geldi ve Bizans İmparatorluğu’nun ana para birimine dönüşünceye kadar varlığını sürdürmüştür.

Büyük Constantinus'un altın solidus'u. İlk Hıristiyan imparator olan Constantinus, Tanrıya dua eder pozda gözleri yukarı bakar biçimde altın bir sikke üzerine basılmasını emretmiştir.

Batı Roma’da toplumun yapısı 3. ve 4. yüzyıllarda büyük değişimlere uğradı. Kasabalar yok olmuş, zenginler halkın ve imparatorluğun durumunu umursamayarak kırlardaki villalarına çekilmişlerdi. Zengin Hıristiyanlar, halka yardım etmeyi devletin iyiliği için çalışmayı kilise ve manastırlar dikmeye yeğliyorlardı. 3. yüzyıl, imparatorluk kontrolünün çökmesine ve Batı Roma İmparatorluğu’nun sona ermesine yol açmıştı. Öte yandan Doğu Roma hem finansal hem de toplumsal anlamda daha istikrarlı bir tablo çiziyordu ve Romalıların kontrolünde, Bizans İmparatorluğu'na dönüşerek varlığını sürdürdü.