Modern öncesi döneme kadar Batı tarihinin para kavramı, altın ve gümüşe bağlı kalmıştır. 21. yüzyılın başlarında bu durum değişmiş altın ve gümüş artık paranın simgesi olmaktan çıkmış paranın değeri son iki yüzyıl boyunca kökten değişikliğe uğramış ve para çok daha esnek ve çok daha kullanılabilir bir hale gelmiştir.
Modern dönemde kağıt paranın kullanımı büyük ölçüde artmıştır bundan önce metalin el değiştirmesine gerek kalmaksızın poliçeler, ödeme ve kredi aracı olmayı sürdürmüştür. Banknotların ve diğer taahhüt senetlerinin ortaya çıkması bu kolaylığı daha yaygın bir hale getirdi. Ayrıca kağıt paranın bazı avantajları vardı bunlar; paranın kontrol edilebilir olması, daha ulaşılabilir olması, altın ve gümüşte olduğu gibi yeni bir maden keşfine gerek duyulmamasıydı.
18. yüzyılda hem ekonomiyi hem siyaseti derinden etkileyen dünyanın akışını değiştirecek olaylar yaşanmıştı. Bunlar kağıt paranın kullanımını önemli bir biçimde kışkırtan Fransız ve Amerikan Devrimleri ile İngiltere’deki Sanayi Devrimi idi. 18. yüzyılda Britanya’nın Amerikan sömürgelerinde yerel para piyasaya sürülmüştür. İngiliz yönetimine karşı Amerikan Devrimi, piyasaya çok sayıda sürülen “kıtasal” kağıtlarıyla finanse edilmiştir yani 1775 ve 1779 yılları arasında 250 milyon dolar basılmıştır.
Fransa ise 1789 yılında devrimci hükümet kağıt “assignat”lar basmaya başlamıştır. Devrimci savaşların yol açtığı askeri harcamaların finansmanını yapmak ve kilise topraklarının kamulaştırılmasından elde edilecek gelirlerle desteklenecek bir araç olarak, yüzde 5 faizli hazine bonoları biçiminde işlev görmeleri kısa süreli olarak basılacaktı ancak assignatlar para birimi gibi işlemeye başladı ve yeni cumhuriyetin finansal krizlerini karşılamak için çok sayıda yenileri üretildi.
Kağıt para; soruna hazır, kısa vadeli bir çözüm sunuyordu. Ancak bunun bir bedeli vardı; hükümetlerin ve bireylerin aşırı para basma eğilimi kağıt paranın değerini düşüyordu. 18. yüzyıldaki Sanayi Devrimi, finansal kurumlardan yeni taleplerde bulundu. Sermaye, tarımsal alandan sanayileşmiş alanlara ve eski sanayilerden yeni sanayilere dağıldı ve yeni işlerin finansmanı için kredinin yaygınlaşmasını körükledi. Bankalar, bu büyümekte olan ekonomik faaliyetlerin hem ürünü hem de teşvikçisi olmuşlardı. Sermayenin dolaşımı kolaylaşmış, sanayi ticaret ve ulaşım gibi kamu hizmetlerini geliştirici adımlar atılmıştır.
19. yüzyılda Amerika
Banknot ihracıyla altına dayalı bir sistemi sürdürmek arasındaki gerilim Amerika kıtasında 19. yüzyıl boyunca sürmüştür. İnsanlarda kamu güveni kaybolmuş çok sayıda insan elindeki bonoların karşılığını aynı anda altına ve gümüşe çevirmeye kalksa banka iflasları ve ekonomik kargaşalar gündeme geldi.
1848 yılında Sacramento yakınlarında altın bulunması, California’ya işçi akımına sebep oldu. Dört yıl içinde ABD nüfusunun yüzde 1’inden fazlası California’ya taşındı ve altın üretimi kısa sürede Amerikan ekonomisinin önemli bir parçası haline geldi. Bu durum 19. yüzyılda ABD ekonomisinin olağanüstü bir şekilde gelişmesine büyük katkıda bulundu. 1860 yılında neredeyse 3.000’e yakın banka kuruldu. Kuzey ve Güney arasındaki iç savaş (1861-1865) ülkeyi on yedi yıl boyunca sürecek konvertibl olmayan bir kağıdın kabulüne zorladı ve bu durum iki taraf açısından da pahalıya mal oldu. 19. Yüzyılın bankacılık fiyaskosu 20. Yüzyıl başlarında da 1907 krizine kadar sürmüştür. New York’ta bir kredi krizi olarak başlayan buhran, para sisteminde reform yapılması için Ulusal Para Komisyonu’nun kurulmasını hızlandırdı.
Altının kağıda nihai dönüşümü Birinci Dünya Savaşı ile bambaşka talepler getirdiğinde ortaya çıktı. Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) sonrası ekonomi ve para konusunu, ülkelerin ekonomik durumlarında ne gibi değişmeler olduğunu başka bir yazıda detaylı olarak ele alacağız. Sonuç olarak parada altın standardı artık kullanılmıyordu sanayileşen dünyanın yeni ekonomik bağlamına denk düşmediği ortadaydı.
Bretton Woods Anlaşmaları
İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru ise uluslararası finansal pazarların düzenlenmesi ekonomik istikrarın sağlanmasını güvence altına almak için bir şeyler yapılması gerektiğine olan inanç daha da arttı. Bu sebeple Temmuz 1944’te Müttefiklerin temsilcileri Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı için New Hampshire’daki Bretton Woods’ta bir araya geldiler.
Buradan çıkan sonuca göre ABD, gelişmekte olan ülkelerle ticaretinden kâr sağlayacak, bu kârı Avrupa ekonomilerinin yeniden yapılanmasının finansmanında kullanacaktı. Bretton Woods anlaşmaları, Batılı ülkeleri refaha, tam istihdama kavuşturdu ve ekonomileri büyüdü.
1967’de ise İngiltere’de sterlinin devalüasyonu gibi olaylar yeni bir ekonomik zorunluluğu beraberinde getirdi. Ekonomideki para miktarını sınırlamak amacıyla enflasyonu kontrol etmeyi ve paranın değerini korumayı amaçlayan “monetarizm” ortaya çıktı. 1960’ların sonunda ABD doları ve onunla birlikye Bretton Woods sistemi, bir petrol kriziyle körüklendi ve ekonomik ve siyasi etkenlerle baskı altına girdi. 1971 yılına kadar ABD, dış ticaret dengesi açığıyla boğuştu ve Bretton Woods sistemi çöktü.
Bretton Woods anlaşması çöktü ancak ABD doları önemli bir uluslararası para birimi olmayı sürdürmüştü. 20. yüzyılın sonlarına doğru bazı ülkeler, komşularının para birimlerini resmen kabul ettiler ve bu şekilde bir parasal birlik oluşturmaya çalıştılar. 20. yüzyılın sonuyla birlikte euro, Batı Afrika CFA frankı, Orta Afrika CFA frankı gibi ekonomik ve parasal birlik oluştu.
Euro Bölgesi’nde, 2002 yılında on iki ülkenin euro’yu benimsemesi 1970’lerde başlamış uzun bir sürecin doruk noktası oldu. Bretton Woods sisteminin çökmesinden sonra yürürlüğe konulan ilk aşama, AET ülkeleri arasındaki 1972 tarihli anlaşmaydı. Bu anlaşmaya göre; döviz kurlarını istikrara kavuşturma amacıyla para birimlerindeki dalgalanma marjının yüzde 2,25’lik bir çerçeveyle sınırlandığı “yılan” adıyla bilinen bir sistem oluşturuldu.
Bu sistem 1990’ların başlarında sıkıntıya girdi ve İngiltere, para vurguncularından kaynaklanan etkilerden dolayı “Döviz Kuru Mekanizması” (ERM) adıyla bilinen uygulamadan vazgeçirilmeye zorlandı. 1992 tarihli Maastricht Anlaşması, tek bir para biriminin kabulü, ekonomik ve parasal birliğin yaratılması için on yıl sonra euro banknotları ve madeni paralar basarak eski para birimlerini dolaşımdan kaldırmaya başladı.
Günümüze bakacak olursak şu an birçok ülke; ticari, finansal işlemlerini nakit ile gerçekleştirmek yerine kredi ile çekler ve elekttronik paralarla gerçekleştirmektedir. Yaşanan teknolojik gelişmeler ile artık pek çok işlem nakit paraya ihtiyaç duyulmadan kredi ve debit kartları ile yapılıyor. 20. yüzyılda toplumların para kullanımı, sosyo-ekonomik durumlarına göre farklılık göstermiştir. ABD ve İngiltere halkları alışverişlerinde çek yazmaya alışmışlar ancak Almanlar ve kıta Avrupası’nın bazı halkları nakde bağlılıklarını sürdürmüşlerdir.