“İmparator Galerius, vergi ödemeyen dilencilerle karşı karşıya kalınca, onları gruplar halinde toplayıp kayıklara bindirdi ve bu kayıkları batırdı. Bu acımasız eylemi yapmasındaki asıl amaç yoksulluk bahanesine sığınıp kişilerin vergi vermekten kaçmamasını sağlamaktı.”
Başlangıçta Ortaçağ’da verginin niteliği dinsel ve ahlaki bir yapıya dayandırıldığı için vergileme, sosyal sorumluluk çerçevesinde ele alınmış ve miktar tamamen verenin isteğine bırakılmıştı. Ancak zamanla hükümdarlar bazı sosyal sınıflara başvurarak mali yardım talebinde bulunmuşlardır. Bu sebeple vergi vermedeki serbestlik kalkmaya başlamış ve hükümdarlar özellikle savaş gibi durumlarda harcamalar için vergi istemişlerdir.
Devletin savaş nedeniyle zor durumda olduğunun ve onun yalnız bırakılmamasını vurgulayarak halka psikolojik baskılarda bulunmuşlardır. Ortaçağın sonlarına doğru vergiler, para ekonomisinin de gelişmesiyle kamu geliri olarak görülmeye başlanmıştır. 13. yüzyılda ilk kez düzenli bir şekilde vergi tahsil edilmeye başlanmıştır. Bunun ilk örneği İngiltere’de gerçekleşmiştir; İngiliz Parlamentosu ihraç edilen tüketim mallarını tüketim resmine tabi tutarak vergi uygulamalarına kanuni bir nitelik kazandırmıştır.
Erkek kadın zengin fakir siyahi ya da beyaz, Hıristiyan, Yahudi fark etmeksizin eğer Roma vatandaşıysanız Roma’ya vergi ödemek zorundaydınız... Romalılarda vergilerin emek olarak alınması çok yaygın değildi. Vergiler para olarak toplanıyordu. Roma Cumhuriyeti’nin ilk dönemlerinde vergiler sahip olunan servet ve mülk üzerinden çok az bir miktarda alınıyordu. Normal şartlarda vergi oranı %1 gibi bir seviyedeydi ancak savaş gibi durumlarda %3’e çıktığı oluyordu.
Vergiler; toprak, ev ve diğer gayrimenkuller, köleler, hayvanlar, kişisel eşyalardan ve diğer servetlerden alınıyordu. M.Ö. 27 yılında Kaiser Augustus’un Roma İmparatorluğu’nu kurmasıyla, iltizam şeklinde vergi toplanması bugün olduğu gibi maaşla çalışan devlet memurları tarafından yapılmıştı. İllerdeki bu vergileri toplamak için mültezimler (Publicani) kullanıldı. İltizam yöntemi hazineyi doldurdu ancak bu süreçte çok fazla yolsuzluk ve entrikalar yaşanmıştı.
Örneğin mültezimler tahılı hasat zamanında düşük bir oranda satın alıp, kıtlık zamanlarında şişirilmiş oranlardan geri satmak için çiftçilerle işbirliği yapıyordu. Ayrıca zor durumdaki taşralılara ayda %4 veya daha fazla faizle borç veriyorlardı. Bu Publicaniler, halkın Roma’ya duyduğu nefreti daha da körükledi. Özellikle Yahudiler Roma’ya olan vergilerini nefret ettikleri bir yöneticiye ve Roma’ya köleliklerinin bir sembolü olarak gördüler. Yeni Ahit’te de kamu görevlileri günahkarlar ile bir görülüyordu.
Devlet maliyesini merkezileştirmeyi amaçlayan Augustus, 1.yüzyılın sonlarında iltizam sistemine son verdi. Büyük ve ödenemez borçlar yüzünden taşralıların şikayetleri başladı. Publicani, tefeci olarak varlığını sürdürdü. Ayrıca Augustus, vergi yükünün adil dağılmasını sağlamak amacıyla tüm imparatorluğa çeşitli vergiler koymuştur.
Bundan sonraki süreçlerde birbirini izleyen her imparator, hem savunma hem artan yönetim maliyetlerini karşılamak ve lejyonları finanse etmekle karşı karşıya kaldı. Özellikle 2. yüzyıl sonlarına doğru enflasyondaki artışlar sebebiyle imparatorluğun mali sistemi çökmeye başlamıştır. Devlet, zenginlerin vergilerini o kadar çok yükseltmişti ki birçoğu imparatorluğu terk edip başka topraklara yerleştiler.
“İmparator Galerius (305-308) döneminde köleler, efendilerinin gizli varlıkları hakkında imparatorluğa bilgi vermek için dövülülürdü. Servet sahiplerinin oğulları, babalarının mal varlığını açıklamaya zorlamak için işkenceyle karşı karşıya kalırlardı. İşkence altında verilen aslında olmayan hayali varlıklar deftere işlendi ve gerçek bir varlık olarak vergilendirildi. Baş vergisi, çocuklar bebekler de dahil olmak üzere imparatorluktaki herkese uygulanıyordu. Hükümdarlar ölü hayvanlardan da bir ölüm vergisi aldığında halk bu duruma isyan etti. İmparator Galerius, vergi ödemeyen dilencilerle karşı karşıya kalınca, onları gruplar halinde toplayıp kayıklara bindirdi ve bu kayıkları batırdı. Bu acımasız eylemi yapmasındaki asıl amaç yoksulluk bahanesine sığınıp kişilerin vergiden kaçmamasını sağlamaktı.”
Para ekonomisindeki düşüş İmparator Diocletianus döneminde katı vergi reformlarının uygulanmasıyla sonuçlandı. Bu vergiler o kadar katı ve değiştirilemezdi ki birçok insan açlığa ve iflasa sürüklendi. Devlet, borçları olan vergileri toplamak için çocukların peşine düşecek kadar ileri gitti.
4. yüzyıla gelindiğinde Roma ekonomisi ve vergi yapısı o kadar sıkıntılıydı ki birçok çiftçi kamu haklarını almak için topraklarını terk etti. 5. yüzyılda kırsal kesimde kalan birkaç çiftçi arasında vergi isyanları çıkıyordu. Roma hükümeti köylülerin bu isyanlarını bastırmak için rutin olarak lejyonlarını kırsal kesimlere göndermek zorunda kalıyordu.
Yaşanan bu isyanlar vergilerin artmasını engelleyemedi. III. Valentinian, MS 444’te toprak sahipleri ve tüccarları ilgilendiren yeni vergilerin korkunç olduğunun farkındaydı ancak yine de onlara %4 satış vergisi uyguladı ve tüm işlemlerin bir tahsildarın huzurunda yapılmasına karar verdi.
Böylesine güçten düşüren, halkı yoksulluğa sürükleyen bir rejim altında zengin fakir fark etmeksizin bütün halk, barbar sürülerinin Roma’yı işgal etmesini ve onları Roma vergilerinin ağır yükünden kurtarmasını canı gönülden istiyordu. 5. Yüzyıl yazarlarından olan Zosimus, “bu vergilerin alınmasının bir sonucu olarak şehirde kırsalda herkes şikayetçiydi ve herkes barbarların yardımını aradı” diye bir yorumda bulunmuştur. 378 yılında Vizigotlar’a karşı yapılan savaşta birçok Romalı köylü, işgalcilerin yanında savaşmış, diğerleri de İmparatorluğu tamamen boşaltmıştır.